Atlantis'in Manisa'da olabileceği iddialarının ortaya atılmasının ardından Manisa'nın coğrafi konumuyla ilgili araştırmalar başladı. Kıtanın kozmik bir felaket veya deprem sonucu yok olabileceği öne sürülüyor.
Bugünkü bölümümüzde de Atlantis'in Manisa'da olduğu iddialarından bahsedeceğiz. Bu iddia henüz çok yeni. Londra Üniversitesi arkeologlarından Peter James de bu iddayı ortaya atan kişi. Atlantis Uygarlığının olup olmadığını ya da varsa nerede olduğunu araştıran James, çalışmalarına Atlantis kelimesinin kökenini araştırmakla başlar. Bu soyağacı sonucunda da karşısına şu kelimeler çıkar:
Adaklar adanır
Tantalos, Pelops, Niobe ve Sypilos...
İlk olarak bunların nerede olduğunu araştırmaya başlar. Bu araştırmanın sonucunun Manisa'ya çıkacağı şüphesizdir. Çünkü bugün bile halk arasında Manisa Dağı'na Spil Dağı denilmektedir. Manisa'yı ziyaret edenler Ağlayankaya olarak bilinen yere uğrayarak Niobe taşına adak adamaktadırlar.
Tantalos'a gelince, Spil'in doğu ucunda muhteşem görünümlü Yarıkkaya'nın yakınlarında bir taht vardır ki, burada Tantalos'un mezarı ve Pelops'un tahtı bulunmaktadır. Arkeolog Peter James, iddiayı ortaya atarken bu noktadan hareket eder.
Son zamanlarda kendisini Atlantis'i araştırmaya adayan Manisalı dağcı Haydar Aksakal; Peter James'in Tantalos, Pelops, Niobe ve Sypilos gibi kendilerini Atlantis'in Manisa'da olabileceği fikrine götüren ipuçlarının haricinde başka ipuçları bulduğunu da iddia ediyor. Elbette Aksakal bir arkeolog değil ama elde ettiği bunca bilgiden sonra öne sürdüğü fikirleri de yabana atılacak gibi değil. Şöyle diyor Aksakal:
Denizin altında
"Platon'un kitabını defalarca okuduk. Bu kitapta boğazlardan ve bu şehirde bulunan sütunlardan bahsediyor.
Boğaz kelimesi geçince insanların aklına Cebilitarık Boğazı gelmiş oysa burada öyle bir şey geçmiyor. İki tane gölden bahsetmiş Platon; bu göller burada mevcut, biri Salove Selde gölü, diğeri de bizim Sülüklügöl olarak bildiğimiz Tantalis Gölü.
Ayrıca meydana gelen bu kozmik felaket sonucunda Atlantis'in denizin altına gömülmesi var.
Liman kalıntıları
Diyeceksiniz ki, Manisa'da deniz ne arar. Oysa durum hiç de böyle değil. O günkü coğrafyayı ve jeolojik yapıyı düşünmek gerekir.
Bizim bir diğer savımız da şudur; Manisa Ovası bir zamanlar denizdi. Evet bu konuda da iddialıyız.
Ama ne kadar önce denizdi, bu konuda kesin bilgimiz yok. Bu konuda ilginç şeyler yaşıyoruz. Geçenlerde Muradiye'de yapılan bir sondajda 50 metre aşağıdan midye kabukları çıktı.
Devlet Su İşleri'ne sorduğumuzda bu ovanın alüvyonlardan oluşmuş dolma ova olduğunu ve bir zamanlar deniz olduğunu söylediler. Ayrıca Manisa'da biraz tarihe meraklı olanlara sorsanız size çok ilginç şeyler anlatacaklardır. Mesela Spil eteklerinde liman kalıntılarından bahsederler.
Dubalardan bahsederler. Eğer bunlar demirse bugüne kadar kalmalarına imkan yok ama taştan yapılmışsalar günümüze kadar kalmış olabilir. İnsanlar bunları söküp atmış olabilir, ama bu olay yıllardır yaşlıların ağzında söylenir durur. Bir diğer kanıt da şudur:
Dağın eteklerinde, surların yakınlarında bir top görürsünüz. O topun hemen yanında Tarzan'ın evi vardı. Maalesef o evi yıktılar, yani Tarzan'ın evine sahip çıkamadık ama bu surların dibinden hala midye kabukları çıkmakta. Manisa Ovası'nın bir zamanlar deniz olduğuna dair bilimsel kanıtlarımız yeterli ama ondan sonrası biraz zor tabi ki.
Arkeologların işi
Benim düşüncem Platon'un bahsettiği boğaz Menemen Boğazı olabilir. Denizi andıran dümdüz ova Menemen Boğazı sayesinde denize açılmaktadır. Zaten Gediz de sularını bu boğazdan geçerek denize ulaştırır. Atlantis kenti de burada meydana gelen kozmik bir felaket yada deprem sonucu yerle bir olmuş olabilir.
Elbette bu şehri bulmak arkeologların işidir. Bizim yaptığımız sadece bir Manisalı olarak onlara yardımcı olmak ve bu dağa yıllardır çıktığımız için rehberlik konusunda kendilerini yönlendirmektir."
Platon'un "yeryüzü cenneti" olarak tanımladığı kıtada Erdemli insanlar yaşıyordu
Platon, ünlü diyaloğunda, Atlantis Uygarlığı'nın sadece teknik ve askeri alanda değil, her yönüyle mükemmel olduğundan bahseder. Özellikle de ahlaklılı olmak açısından.
Hoşgörülü ve aydınca düşünen kıta insanlarının en önemli özellikleri erdemli olmalarıydı. Altın ve ganimet onlar için sıkıntı verici şeylerdi, hatta adeta bu tür şeylere aşağılayıcı gözle bakarlardı.
Daha önce de belirtiğimiz gibi zaman içinde bu özelliklerini kaybetmişler ve bazılarına göre kozmik bir felaketle yok olmuşlardır.
Sulara gömüldüğü söylenen efsenavi adanın adı bazı kaynaklarda "Atalatis" veya "Atalantica" diye geçer. Atlantis efsanesine Platon, ilk kez "Timaio" adlı diyaloğunda değinir ve bu konudaki bilgilere kaynak olarak da Solon'u gösterir.
Solon'un bu bilgileri Mısırlı rahiplerin 9 bin yıllık tarihsel belgelerine dayanarak aktardığını da belirtir. Platon bu yapıtında Atlantis ordularının bütün Batı Avrupa ve Libya ülkesini ezip geçtiğini ama Atinalılar'ın gösterdiği direnç karşısında gerilemek zorunda kaldığını ve şiddetli bir deprem sonunda da Atlantis Adası'nın bir gece içinde sulara gömüldüğü anlatır. Platon'a göre bu olay M.Ö. 9600'de olmuştur.
Sulara gömüldü
Kritias adlı diyaloğunda Platon Atlantisle ilgili daha başka ayrıntılar da verir. Burayı bir yeryüzü cenneti olarak betimler. İdeal bir demokrasiyle yönetilen bu adanın krallarından Autokhton, "yerel kahraman" olarak söz eder. Babaları Poseidon annelleriyse topraktan gelmiş insanlardan Euenor'un kızı Kleito'dur. Ada doğal ve yapay surlar, güzel konutlar ve yapay surlarla donanmış. Zengin maden yataklarıyla refaha ulaşmıştır. Halkın uygarlık düzeyi çok yüksektir. Ama giderek yozlaşan ahlak ve siyasal yaşam Tanrı Zeus'u kızdırır. Sonuçta Atlantis Zeus'un hışmına uğrayıp sulara gömülerek batar. Burada bir açıklama yapma gereği duyuyoruz. O da bize Atlantis hakkında bilgi veren kişi Platon'un kim olduğu. Platon MÖ 427 - 348 yılları arasında yaşamış ünlü Antik Çağı filozofudur. Zorlu ve hareketli bir yaşamı olmuştur. Soylu bir ailenin çocuğudur, asıl adı Aristokles iken geniş omuzlu ve gögüslü olduğu için jimnastik öğretmeni tarafından Platon adının takıldığı söylenir. Esaslı bir eğitim görmüş, gençliği Atina'nın kültürce çok parlak bir döneminde rasladığı için kendisi üzerinde çok büyük etkisi olmuştur. Aynı zamanda bir sanatçı olan Platon, birçok edebi eser vermiştir. Ama anlatıldığına göre yazdıklarını beğenmemiş ve yakmıştır. Yirmi yaşındayken tanıştığı hocası gene ünlü filozof Sokrates ile tanışması hayatının dönüm noktasını oluşturmuştur. "Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir" sözüyle ünlü Sokrates'in yanından hiç ayrılmamıştır. Zaten eserlerinde de devamlı Sokrates'i tartıştırır ve tartışmalarda hocasını haklı çıkarır. Platon'un yazdığı hemen bütün yapıtları hocası Sokrates'e duyduğu saygı ve sevginin belirtileriyle doludur. Platon çeşitli seyahatler yapmıştır; Kuzey Afrika'ya gittiği bu yolculuğunda Mısır ve Kirene'ye uğradığı söylenir. Mısır'da Rahiplerden matematik astronomi öğrenmiş, gene Kirene'de matematikçi Thedoros'un yanında kalmıştır. Anadolu ve İran'ı da gezdiği söylenir; ama bu seyahatleri çok şüphelidir. Ancak Güney İtalya ve Sicilya gezileri kesindir. Hatta bu dönemde düşünceleri nedeniyle az daha ölümden dönmüştür. Böylece Hocası Sokrates'in düştüğü akıbetten kurtulmuştur. Hocası Sokrates düşüncelerinden dolayı yargılanmış eğer düşüncelerinden vazgeçerse idamdan kurtulacağı kendisine söylenmişti, ama Sokrates düşüncelerinden vazgeçmemiş ve idam edilmişti. Anlayacağınız Platon bu cesareti pek gösterememiş, ama meydana getirdiği eserler bugün; bilim, felsefe, tarih, edebiyat gibi bir çok alanda vazgeçilmez eserlerdir. İşte biz Atlantis'i bu eserlerinden biri olan Critias (Kritias) diyaloğunda görmekteyiz. Ancak burada Platon'un düşünce dünyasının nasıl bir yapıya sahip olduğunu görerek anlattığı bu hikayenin gerçeklik derecesini bir kritik edelim; Platon idealist bir filozoftur. Tabii bu idealist kelimesini bugün anladığımız anlamdan biraz farklıdır. Platon dünyada var olan her şeyin ama her şeyin en mükemmelinin olması gerektiğine inanan bir düşünürdü. Örneğin dünyadaki atların en mükemmeli, her şeyiyle dört dörtlük bir tek at olmalıydı. Gene, her şeyiyle mükemmel tek bir insan olmalıydı. Aynı şeyi devlet için de söyleyebiliriz; tek bir mükemmel devlet. Ancak bu mükemmeliyet bu dünyada olamazdı Platon'a göre mükemmeliyet başka bir yerde olmalıydı, belki de başka bir dünyada.
Gerçek olabilir mi?
Bu dünyadakiler o başka bir dünyada var olan mükemmelliğe ne kadar yaklaşırlarsa o kadar sağlıklı bir düzende yaşanabilirdi. Muhtemelen Platon işte bahsettiği Atlantis'i ideal devlete yaklaşmış bir devlet, yönetim biçimi olarak düşünmekteydi. Yazdığı eserlerinde aktarmış olduğu Atlantis hikayesinin kendi düşünceleri etrafında ne kadar değiştirmiş olabileceğini tahmin edemiyoruz. Yani, Atlantis öyküsünün gerçek olup olmadığını ya da öyküdeki gerçeklik payını bilemiyoruz. Zaten en büyük itiraz da gene çok ünlü filozof Aristoteles'ten gelmektedir. Aristoteles Platon'un öğrencisidir, ve Atlantis'in Platon'un düş gücünün ürünü olabileceğinden bahseder.
Yazı Kayıp Uygarlık Atlantis serisinin Kozmik bir felaket mi deprem mi? yazısından alınmıştır.
Comments