top of page
Yazarın fotoğrafıSpil'in Çocukları

Osmanlı Herkülü Manisalı Miri Alem Ahmet Ağa

Mîr-i Alem Ahmed Ağa 1460 yılında İstanbul'da doğdu, 1550 de yine İstanbul'da öldü. Türk okçuluğunun iki Tozkoparan'ından birincisidir. II. Bayezid, I. Selim (Yavuz), I. Süleyman (Kanuni) dönemlerinde yaşayıp Kaptan-ı Deryalığa kadar yükseldi.


Diz üstü çökerek attığı ok, yerden 55-60 santim yüksekten giderken, büyük hızı etkisi ile zemin üzerinden toz kaldırmasından dolayı ''Tozkoparan'' adıyla anıldı. Hem menzil hem puta hem de darp atışlarında başarılı oldu.


Lodos Menzili'nde; 1269.5 gez (838 metre)

Poyraz Menizil'nde; 1271.5 gez (839 metre)

Yıldız Menzili'nde; 1279.5 gez (845 metre) yaptı.


Mîr-i Alem Ahmed Ağa çağdaşlarının tabiri ile “Adem Ejderhası” idi, “her bir kolu bir çınar dalı” idi. “Nererede o eski sporcular!“ dedirtecek cinsten sıradışı sporcu, Türk okçuluk tarihinin en büyük üç Türk kemankeşinden biri kabul edilir.


Geleceğin “Muhteşem Süleyman“ının şehzadelik yaptığı yıllarda keşfedilen bu Boşnak asıllı delikanlı, Manisa Sarayı`na içoğlanı olarak alınıp istidatlarının çiçek açması için zemin hazırlanır. Devrin en revaçta sporlarından biri olan okçuluğa oldukça meraklı biri olan Ahmed Ağa`nın acı kuvveti hakkında tarihi kaynaklarda birçok ilginç rivayet vardır:



Delikanlı çağında, odun yüklü bir eşeği bacaklarından tutarak havaya kaldıran genç Ahmed, 40 yaşlarında iken üç yaşındaki deve göçeğinin altına girip rahatça dolaştırırmış.


Bunun yanında iki koyunu, iki elinin serçe parmaklarına geçirip hayvanlar yüzülünceye kadar havada tuttuğu da kaynaklarda yer almaktadır.


Doğuştan sportmen bir yaratılışa sahip bu çelik-çavak genç, ata binerken, hayvan ne kadar yüksek olursa olsun üzengisine basmadan atın üstüne rahatça sıçrayarak görenleri hayretler içinde bırakır.


İstanbul`da, saray üniversitesi olan Enderun`a kabul edilen bu yiğit delikanlı, bu arada Kanunî Sultan Süleyman ile Rodos şövalyelerinin elindeki Rodos adasının fethinde (1522) iştirak eder.


Bu zorlu fetih sırasında birer kantarlık (56,45 kg) gülleleri kaleden içeri fırlatması herkesi hayret içinde bırakır. Enderun`da bulunduğu yıllarda Ok Meydanı atıcılar şeyhine müracaat edip bir `kabza talibi` olarak lisans alarak bir üstad eşliğinde antremanlara başlar.


Fizikî ve teknik gelişimle birlikte moral değerlerle pişirilen Ahmed Ağa, ilk defa Edirne`de kendini gösterme fırsatı bulur. Onca namlı kemankeş arasında Lodos istikametine olanca gücüyle yayına asılır (uzun mesafe atışlarında yarışlar rüzgar istikametine göre, yıldız, lodos ve gündoğusu şeklinde yapılırdı). Ve bu atış ona ilk rekorunu getirir. Geleneğe göre, sporcuyu teşvik ve adını ebedileştirmek için rekor kıran atıcının okunun düştüğü yere, atıcının adını ve tarihini belirten mermer bir sütun dikildiğinden, Ahmed Ağa`nın adına da Sarayönü Ağaç Ok Menzili`nde bir menzil taşı dikilir. Artık o rekoru bir âbide ile tescillenmiş bir namlı bir kemankeştir.


Muhteşem Kanunî`nin Ok Meydanı`nı ziyaret ettiği bir gün sohbet sırasında, Bursalı Şüca`nın Lodos`taki menzilinin 10 yıldan beri atılmadığını (rekorunun kırılmadığını) söylenince, Sultan derhal Ahmed Ağa`yı saraydan çağırtır ve bu rekoru kırmasını talep eder. Ahmed Ağa zorlardan zor bir talep ile karşı karşıyadır. Ama kendisine her daim hâmilik eden padişahını mahçup etmemek için bu menzilde tam yedi yıl çalışır. Tarihler 1532`yi gösterdiğinde, kendi yaptığı özel ağaç pişrev okunu, Edirne`li Usta Ali`nin yayına takar ve Yaradan`a sığınarak fırlatır. Yedi uzun yılın emeğinin karşılığı olarak Bursalı Şüca`dan 27.5 gez (1 gez 66 cm) aşırı atıp okunu 1271 geze düşürerek tarihi bir rekora imza atar.


Bu büyük başarıdan dolayı da görkemli bir ziyafetle zaferin anısına taşı dikilir okçusuna, yaycısına cömertce ödüller bahşolunur. Kendisine de söz verildiği gibi Gelibolu kaptanlığı ihsan olunur.


Ve yine bu rekor koleksiyoncusu, Tozkoparan İskender`in bile başaramadığını başarıp spor tarihine eşsiz bir imza atmasına rağmen, `Bu Lodos menzili bana yeter` diyerek diğer bütün rekor taşlarını söktürür.


Hayatını başarılar ile süsleyen bu büyük kemankeş, şakaklarında ihtiyarlık işaretleriyle birlikte Kabe-i Muazzama`nın yolunu tutarak Hacc vazifesini yerine getirir. Ardından da dünyadan elini eteğini çeker. Yaşı yetmişine merdiven dayamış bu bu büyük kemankeş, günün birinde bir iş için yıllarının geçtiği Bayezit Camii arkasındaki Okçular Çarşısı`na yolu düşer. Eski dostları ile sohbet ederken söz arasında biri `Pehlivan artık kocadınız` diye takılma gafletinde bulunur.


Sen misin bunu söyleyen!


Bu söz, bir zamanlar serçe parmağıyla koyun kaldıran ihtiyar delikanlının çok ağırına gider. Ve hemen atına bindiği gibi çarşının kapısının önüne gelir Ahmet Ağa, atını çarşının zincir gerili kapısı altına sürer, iki kolunu zincire geçirir, bacak ve ayakları ile de hayvanı kıskaçlar-sıkar, kolları ile kendini yukarı çekince, altındaki hayvanı da beraber havaya kaldırır:


“Yay gerip ok atamayacak kadar kocamamışız!..” cevabını verir...


Acı kuvveti ve spor ahlakıyla bugünün gençlerine birçok mesajlar veren Kemankeş Ahmet Paşa 1550`de Hak`ın rahmetine kavuştur. Yolunuz İstanbul Şemsi Molla Camii`ne düşerse çıkışta caminin haziresine şöyle bir dolanıp bu güzel insana Fatiha okumayı unutmayın sakın.


Dip Not: Mir i Alem: Türk ve İslâm devletlerinde hükümdarın bayrağını taşımakla görevli kumandan.


Comments


bottom of page