İlk kez yaklaşık 20 yıl önce ilkokulda iken okul gezisi ile gelmiştim Sart'a. Yıllar çabucak geçmiş, o zaman bu ihtişamlı yapıları görünce ağzım açık kalmıştı. İngiliz turistlerle karşılaşmış ve onlarla fotoğraf falan çekilmiştik, açıkçası imrenmiştim onlara. Uzak ülkelerinden ziyarete gelmişlerdi buralara... Yıllar su misali akıp geçmiş ama Sardes hala aynı ihtişamıyla dimdik ayakta durmakta ve yıllara meydan okumakta... Pazar gününü benim gibi televizyon başında geçirmek istemeyen bir sürü insanda oradaydı. Gençleri ve çoluklu çocuklu aileleri görünce bu ülkede bi şeylerin değiştiğini, tarih bilincimizin arttığını görmek beni çok mutlu etti...
Sart rehber olmadan tek başına ve bir kaç saatte gezilecek bir mekan. Milattan önce 1500 lerde kurulup (geç tunç çağı) yine milattan önce 6. yüzyıla kadar var olabilmiş olan Lidya devletinin başkentidir Sart (Sardes/Sardis). Lidyalılar, İyonyalı'lar ile aynı bölgede yaşamışlardır. Lidya devletinin bulunduğu bölge yaklaşık olarak günümüzde Manisa ve Uşak illeri civarıdır. İyonyalı Homeros bu bölgeden bahsederken Lidyalılardan değil İzmir Ödemiş ve Bozdağ bölgelerinde yaşayan Meonyalılardan bahsetmektedir. Yine Lidya'da Meonia adında bir şehir bulunmakta idi. Meonya, Lidya'nın eski ismi yada daha önce bu bölgede yaşayan Meonyalı'ların kaynaşması sonucu oluşmuş bir kavim olma ihtimalleri vardır. Tarih öncesi bilgiler çok kesin olmayıp her yeni bulgu ile daha sağlam temeller üzerine oturmaktadır örneğin Göbeklitepe'nin keşfedilmesi gibi. Neyse bu kadar tarihi bilgiden popüler kültürün beklentilerine dönelim:)
Lidya'nın başkenti olan Sart'ın içinden geçmekte olan Sart Çayı ve onun bıraktığı altın tozları Lidya'nın paraya para dememesine neden oldu, şaka bir yana:) Bu çayın alüvyonları yüksek miktarlarda gümüş ve altın karışımı Elektrum içermekteydi. Ve Lidyalılar'da insanlık tarihine en büyük hizmetlerini sunup ilk parayı basmışlardır. İlk sikkelerde Lidya'nın simgesi olan arslan başı yer almaktaydı... Para basma işinde ilerleyen Lidya, altını ve gümüşü birbirinden ayırıp hem altın, hem gümüş para basmışlardır.... Popüler kültüre hizmete devam; Lidya'nın en meşhur kralı Karun yada Kroisos. Lidya'nın gücünü madencilik ve ticaret sayesinde zirveye çıkarmıştır. Karun bir çok deyime ve efsaneye konu olmuştur. Karun kadar zengin olmak deyimi günümüzde hala kullanılmaktadır. Antik çağın en zengin kralı Karun zenginlik ile eşdeğer bir hale gelmiştir. Efsanelere gelince, bir çok efsane mevcut bunlardan bazıları;
Kral Karun her tuttuğunun altın olması için ilahlara yalvarır ve en sonunda ilahlar onun duasını kabul ederler, Karun aradığı mutluluğu bir türlü bulamaz ve yalnızlık içinde acı çekerek ölür.
İslamiyet inancına göre ise;
Musa Peygamber zamanında yaşamış ve çok zengin olan Karun, vergi vermek istemez ve fakirlere yardım etmez. Hz.Musa'da ona bedduada bulunur ve Karun helak olur.
Ve yine bizim yörede anlatılagelen, rahmetli babamın da bana anlattığı efsane ise şöyle;
Karun çok zengin bir kraldır, bütün kullandığı eşyalar altındandır, hatta oturduğu taht ve giysileri bile. Tabakları, kaşıkları her şeyi altından olduğu için zamanla yemek yerken kullandığı eşyalardan aşınan altın bütün vucüduna yayılmış ve ölümüne sebep olmuştur.
Kur'an da ise;
Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona demişti ki: "Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez."
Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu gözet, ama dünyadan da nasibini unutma! Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez."
Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak ettik). And olsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp ) geçebilecek değillerdi.
Derken Karun, ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, "Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı. Hakikat şu ki o, çok büyük devlet sahibidir" dediler.
Derken biz onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek taraftarları olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
Haçlı Küvet; iki adet devşirilmiş, biri mezartaşı diğeri ise steldir. Bu levhaların üzerinde ise Hristiyan dükkan sahibinin görüşleri ve suyun korunması ile ilgili hassasiyetini göstermektedir. Burası kuvvetle mutemel depo yanındaki daha geniş oda ise boya dükkanı olarak kullanımakta idi.
Gelelim Karun'un Hazinesi'ne. 1960'larda 5 defineci tarafından Uşak'taki Tümülüs açılır ve buradan çıkarılan hazine Amerikalı bir aracı tarafından Metropolitan Müzesine satılır. Kimsenin bunlardan haberi yokken, defineciler aralarında başka tümülüsleri kazmak için aralarında anlaşamayınca biri jandarmaya gider ve bütün olay ortaya çıkar. Cezalar caydırıcı ve uzun soluklu olmayınca defineciler kısa sürede ceza evinden çıkarlar. Yine şehir efsanesine göre bu definecilerin kimi felç geçirir, kimi katil olur vs. hiçbiri gün yüzü göremez... Bir memur ve gazeteci kardeşimiz sayesinde bu eserler ülkemize dönmüş ve Uşak Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir... Bununlada bitmez, 1993 yılında geri dönen hazine, bu kez müze müdürü tarafından yağmalanacaktır. 2006 yılında Kanatlı Denizatı olarak adlandırılan broş, müze müdürü tarafından sahtesiyle değiştirilmiş ve Berlin'de bulunmuş, Türkiye'ye iade edilmiştir...
Pers Kralı Kyros Lidya Krallığı’nı ortadan kaldırdı ve Sart'ın ihtişamı sona ermiş oldu. Persler'den sonra Yunanlıların eline geçti onlardan sonrada Bergama Krallığı'nın eline geçti. Böylelikle Roma'nın egemenliği altına girmiş oldu. Romalılar sayesinde eski ihtişamlı günlerine dönen Sart, imparatorluğun ikiye ayrılmasıyla Bizans hakimiyetine geçmiş oldu ve piskoposluk merkezi olarak kullanılmaya başlandı... Roma döneminde Pavlus tarafından yaptırılan ilk Yedi Kilise'den biri olan Sardes Kilisesi de Sart'ta bulunmaktadır. Pavlus, Luka'nın İncil'inde çok önemli ve tartışmalı bir yere sahiptir. Hatta iddialar Hristiyanlığı bugünkü ritüel ve günmüzdeki anlamda kilise oluşumunun temellerini Pavlus oluşturmuştur. Yeni Ahit'te yer alan Pavlus'un Mektupları bölümünü yazan ya da yazdıran kişidir...
Kesin olmamakla birlikte tahmin edilen Sart'ta, milattan önce 3. yüzyılda Yahudi Cemaati oluştu. Sebebi ise dönemin kralının Yahudileri buraya davet etmesidir. Sart'ta bir sinagogun bulunması Roma'da Hristiyanlar kadar Yahudilerin de bulunduğunu göstermiş oldu...
Manisa'daki Yahudi Cemaati'ne ait Sinagog, Havra ve binalar 1919'daki Yunan İşgaline kadar ihtişamlarını korurken, Yunanlılar geri çekilirken bütün Manisa'yı ateşe vermişlerdir. Yahudilere ait olan bir çok bina yok olmuştur. Yahudiler işgalden sonra yavaş yavaş Manisa'dan göç etmişler ve İsrail Devleti'nin kuruluşu ile Manisa'daki Yahudi varlığı sona ermiştir...
Gelelim Manisa'daki Yahudi Cemaati fertlerinden birinin hikayesine. Sefarat Yahudilerinden olan Moris 1855 yılında Manisa'da doğmuştur. Moris dokuz yaşında amasız bir hastalığa yakalanır ve onu Şinasi adında müslüman bir doktor iyi eder. Vefalı ailesi de Moris'e doktorun ismini de verir. Moris olur Moris Şinasi. Büyüyünce tütün ticaretine giren Moris önce Mısır'a oradan da Amerika'ya gider işleri büyütür. Yıl 1903'te ise beklenmedik bir şey olur, Amerikan gemileri Akdenizde ticaret yapabilmek için Osmanlı Devleti'ne başvurur, Osmanlı'da Amerikan'nın harç vermesi karşılığında kabul eder ve bir şartı da vardır anlaşmanın oda Osmanlı Devleti'nden tütünde almak zorundadır Amerika. Manisa'lı Moris bu bölgeyi ve tütününü iyi bildiğinden buradan tütün ihraç eder. İşleri iyice Büyüten Moris Schinasi Brothers Company adıyla bir fabrika kurar. Yıl 1916'yı gösterdiğinde fabrikayı satar, Arkadaşı Philip ile "Philip Morris Company" şirketini kurar. Ama o ailesi gibi vefalı bir adamdır, Manisa'yı hiç unutmaz. Manisa'ya çocuk hastanesi yaptırır. Hastanenin adı Moris Şinasi Çocuk Hastanesi'dir. Hastane halen Manisa'da hizmet vermektedir. Ve fonlardan halen yardım almaktadır.
Yukarıdaki fotoğrafla alakalı internetten yaptığım araştırmalara göre bir kaç ihtimal var ne amaçla yapıldığı hakkında. İhtimallerden biri bunun bir güneş saati olduğu ve üzerine düşen gölge ile çalıştığı. Bir diğeri ise güneş ile çalışan bir pusula olduğu. Son ihtimal ise antik bir oyun olduğu. Bence oyun olma ihtimali gerçekten çok düşük. Bilgisi olan yeşillendirirse sevinirim.
İzmir-Uşak kara yolu üzerinde bulunan harabeler mutlaka ziyaret edilmeli, Sart pazar günleri de dahil her gün ziyarete açık. Giriş ücreti 10 TL, müze kartla ücretsiz, civardaki kaplıcalarda ziyaret edilmeye değer. Sart Kasabası'ndaki lokanta ve kafelerde zaman geçirebilir ve yöreye özgü el işlerinden alabilirsiniz. Geziniz bol olsun:)
-YAZI SONU-
Yazı Sınırlar Olmadan sitesindeki 18 Mart 2017 tarihli Sart Harabeleri - Haftasonu Turu (Manisa - Salihli - Sart Kasabası) yazısından alınmıştır.
Comments