top of page
Yazarın fotoğrafıSpil'in Çocukları

Evliyâ Çelebi’nin ve Bugünün Manisa’sı

Bundan üç yüz yıl kadar önce Evliya Çelebi adlı meşhur seyyahımız Manisa’dan da geçmiş.


Çelebi, Manisa’nın Puslu Dağ’ın altında, Duman Dağı eteğinde kurulu olduğunu anlatıyor. Demek ki, o zaman da Spil Dağı’na, bugün olduğu gibi, Dumanlı Dağ veya Karlı Dağ deniyormuş. Yine Çelebi, o tarihteki Manisa’nın, “60 mahallesi, 6660 evi, 105 câmi ve mescidi, 3040 çeşmesi, 3360 dükkânı, hanları, hamamları, medreseleri, köşkleri, konakları ile mamur bir şehir olduğunu tespit ettikten sonra, uçsuz, bucaksız ovasının reyhan ve güllerle süslü köyler ile dolu” bulunduğunu yazıyor.

Hele Çelebi’nin, Karaköy kahvehanelerini anlatmasına bakar isek, zamanındaki İstanbul Şehzadebaşı’nda bile böyle bir manzaranın olamayacağını söylemek abartı olmaz; 

Burada bilgili ve efendi kişilerin toplandığı altlı, üstlü kahvehaneler vardır. Bu kahvehanelerin her birine dört mahfil yapılmış, birinde hanende ve sazendeler, birinde rakkaseler, birinde hikâyeciler ve meddahlar, birinde de gazelhanlar bulunur. Karaköy’deki kahvehanelerden daha latifi cihanda yoktur. Burada günde bir kantar kahve sarf edilir. Her gün beş yüz kişi hizmet eder. Dört yönü gül-gülistan, irem bağı gibidir. Güzel sesli kuşların birbiriyle yarış etmesi insanı sarhoş eder.

diyerek, bugün için şaşırtıcı tespitlerini sıralıyor. Manisa ve insanlarını ise,

Şehir halkı çok temiz ve zarif kişiler olduklarından, çarşı ve sokaklarını temizler, sularlar. Şehri kavak, çınar, söğüt ağaçları ve asma dalları gölgeler.

diye anlatıyor. Bu insanların ince duygulu ve şair ruhlu olduklarını, 17 divan sahibi şairin şehirde yaşadığını söylüyor.


Manisa’nın dokumacılık geleneğini: 

Halk, tezgahlarında Manisa Alacası dokuyup satar.” dedikten sonra, yemeklerinden bahsederken, “beyaz nohut çöreği, baharlı mekik böreği, karlı vişne hoşafı, üzüm şerbeti, üstü bademli tatlısı, has beyaz ekmeği ile Manisa bir bolluk şehridir.

diye hükmünü veriyor.

Manisa’nın, mesire yerleri ile de dolu olduğunu anlatan Çelebi, “Uluca Pınar, Uluca Çınar, Ağa Bahçesi, Mevlevihane Bağı, Tabakhane Köşkü ve en önemlisi olarak Hünkar Bahçesini” teker, teker sayıyor. Manisa’yı şadırvanları, fıskiyeleri, havuzları ve çiçekleri ile cennete benzetiyor.


Yukarıdaki bütün bu ifadeler 300 yıl önceki Evliya Çelebi’nin tespit ve müşâhedelerine dayanıyor. 

Bugün ise, ne eksik, ne fazla diye baktığımızda, Manisa’nın ekonomik gelişmesi ile iftihar edebiliriz. Manisa önemli ölçüde büyümüş, sanayisi gelişmiş olup, Evliya Çelebi’nin saydığı târihî mîmarî eserler de önemli ölçüde muhafaza edilmiştir.


Ancak, Manisa’nın eksikliği sosyal ve kültürel hayatındadır.

Bugünün Manisa’sında dört köşesinde dört mahfil olduğu söylenen Karaköy Kahvehanelerinin bile yeri boşalmış ve hatta yozlaşmıştır.


Bu kahvehanelerdeki mahfillerde olduğu ifade edilen hanendeler, sazendeler, gazelhanlar, hikâyeciler, meddahlar; bugünün konservatuarları, müzik koroları, klasik-modern dans grupları, halk oyunları, sinemaları, tiyatroları ve diğer görsel sanat merkezleri olmalıdır.


Bugünün Manisa’sında, 17 divan sahibi şairi yerine, 17 kitap sahibi şairi bulunabilmelidir. 

Ulu çınarların bulunduğu Ulu Câmi çevresi, mezbelelik diyebileceğimiz kadar harap halde, Çaybaşı sahipsiz, Ağlayan Kaya’nın gözyaşları, yanlış hafriyat sebebiyle kurumuş durumdadır.

Bugün Manisa’da, ne Ağa Bahçesi, ne Mevlevihane Bağı, ne de Tabakhane Köşkü bulunmaktadır. Hünkâr Bahçesi ise günümüzde Fatih Parkı denilen sıradan bir parktan ibarettir. Tarihi mirasını hatırlatacak hiçbir eser kalmamıştır.


Bugün Manisa’da, uçsuz-bucaksız ova, yoğun yapılaşma sebebiyle küçülmüş, reyhan ve gül kokan köylerimiz, belki şehirleşmiştir. Güzel sesli kuşların birbirleri ile yarışmasından sarhoş olacak tabiatı bulamayabiliriz.


Ama hâlen var olan, tarihi ve kültürel mekânlarımızı kurtarıp, aslına yakın ve bugünün ihtiyaçlarını da karşılayacak, yukarıda sayılan kültürel faaliyetlerin yapılacağı projeler geliştirebiliriz. Böylece kültürel değerlerimizi kurtarıp, sosyal hayatımızı zenginleştirirken, turizm ve ekonomiye de katkı sağlayabiliriz.


Evliya Çelebi’nin o vakit gördüğü zarif, görgülü, bilgili insanlarımız,  Manisa'mızda bundan sonra daha fazla boy gösterebilir. Hatta yemyeşil park ve bahçeler, ağaçlar ve asma gölgeleri bile artabilir.


Yeter ki, zengin tarih ve kültür mirasımıza sahip çıkalım. 

Çağın gerisinde kalmayalım. İleriye bakalım.

Kökümüz mazide, gözümüz gelecekte olsun. 


Yazı Cemil Altınbilek'in Evliyâ Çelebi’nin ve Bugünün Manisa’sı yazısından alınmıştır.

Comments


bottom of page