top of page
Yazarın fotoğrafıSpil'in Çocukları

Milli Mücadele Kahramanlarından Kırımlı Ayşe Çavuş

Kırımlı Ayşe Çavuş Ege'deki Kuva-i Milliye'nin önemli kadın kahramanlarından biridir. Aslında Ege'de çarpışan ve hikâyeleri zaman zaman birbirine karıştırılmış olan savaşçı Ayşeler biri olan Kırımlı Ayşe Çavuş'un ailesi Rusya'nın Kırım'a uyguladığı baskılar sonucu muhtemelen 1860'ta Kırım'dan göçüp Kosova yakınındaki Prizren'e yerleşmiştir. Prizren'de evlenen Ayşe Hanım'ın beş çocuğu olur. Ardından Balkan Savaşı patlar ve Ayşe Hanım'ın eşi Balkan Savaşı'nda şehit düşer. Milliyetçilik hareketlerinin gölgesindeki Prizren'de uzun süre barınamaz. Anadolu'ya göç etmek zorunda kalır. Biri henüz çok küçük yaşta beş çocukla Anadolu'ya gelen Ayşe Hanım önce Bursa'ya, sonra İzmir'e ve en sonunda da o zamanki adı Kasaba olan Turgutlu'ya yerleşir.

Ayşe Hanım Kırımlı genlerini yansıtacak şekilde çekik gözlü, yuvarlak yüzlü, uzunca boylu ve sarışın bir kadındır. Onun hakkındaki bilgilerin pek çoğuna Vakit Gazetesi Muhabiri Lütfi Arif'in 5 Şubat 1922 tarihinde kendisiyle yaptığı röportajdan ulaşıyoruz.


Ayşe Hanım Yunanlılar İzmir'i işgal ettiğinde 55 yaşındadır. Beş çocuğuyla birlikte Kasaba'da yani Turgutlu'da yaşamaktadır. Ayşe Hanım neden silah kuşanıp milli mücadeleye katıldığını Vakit Gazetesi'ndeki röportajda şöyle anlatıyor: "Düşman İzmir'e girmiş, buraya doğru geliyormuş, dediler. Yüreğim kabardı. Balkan harbinden çok çekmiştik. Kocamı da orada kaybetmiştim. Artık bizim için ölüm var kurtuluş yok, dedim, çocuklarımı alarak Uşak'a doğru çekildik; fakat millet savaşmaya karar vermişti. Bütün köy delikanlıları silahlanmıştı. Ben de kendimde kuvvet hissettim, çocuklarımı Uşak'a bıraktım. Damadım ve büyük oğlumla beraber çarıkları çektik, elime bir de sopa alarak dilenci kıyafetiyle Aydın'a geçtim. Kaçmanın erkekliğe yakışmadığını, kurtarmak için çalışmak gerektiğini söyledim. Muhtar Mehmet Ağa bana yardım etti. Bana bir filintayla 200 fişek verdi, civar köylerden 200 kadar delikanlıyı ikna ettim, erzak ve cephanemizi düzdük ve Kasaba'ya geri yollandık. Yunan gelmiş kasabaya girmiş, etrafına tel örgü çekmiş. Bizim için Kasaba'ya girme imkanı yoktu. Geceleyin Salihli'ye dönmeye karar verdik. Mevsim yaz, hava güzeldi. Ertesi gün Salihli'ye geldik. Salihli'de bize yardım ettiler. Ayşe Hanım'ın bütün istediklerini veriniz, dediler. Yanımıza 6 çift manda ve kalın urganlar aldık. Kuvvetimiz de gittikçe çoğalıyordu. 350 kişi olmuştuk. Hepimiz silahlıydık. Kasaba'ya gittik. Urganları bağladığımız mandaları koşturarak tel örgüleri yıktık. 2 saatlik muharebeyle Kasaba'ya girdik."


55 yaşında çarıkları çekip atının sırtına atlayan ve 350 kişilik bir müfrezenin kumandanlığına Ayşe Hanım'ın başarısından haberdar olan Mustafa Kemal Paşa kendisini görmek ister ve onu Ankara'ya çağırır. Paşa'nın ilk daveti Ayşe Hanım Salihli ve Turgutlu civarında düşmanla savaşırken gelir. Ayşe Hanım çatışmaları bırakıp gitmek istemez ve bunu oğlu yaşındaki Paşa'ya "Ben şimdi düğünü bozup gelemem, oğul" diyerek bildirir.


21 Temmuz 1920'de Demirci, Yunan Ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal sırasında Yunan askerleri çok sayıda köyü soyarlar; yağmalama, katliam, taciz ve tecavüzler yaparlar. O sırada bölgenin en güçlü milli birliği olan Çerkez Ethem'in kuvayi seyyarisi Yozgat'a Çapanoğlu isyanını bastırmaya gitmiş ve henüz bölgeye dönmemiştir. Demirci Akıncıları da daha henüz kurulmamıştır. Yunan işgali ve katliam haberleri üzerine Ayşe Hanım müfrezesi bir birlikte Demirci'ye hareket eder. Ayşe Hanım'ın müfrezesi tamamı süvari 356 savaşçıdan oluşmaktadır. Teçhizatları iyi, cephaneleri boldur. Buna karşın Demirci'de bulunan Yunan kuvvetleri 400 kişidir ve henüz istihkam siperlerini bitirememişlerdir. Bunu fırsat bilen Ayşe Hanım müfrezesi, ani bir baskınla üç koldan Demirci'ye girer. Mücadeleler tüfekten ziyade kılıç ve süngülerle yapılır. Saatler süren mücadeleden sonra düşman Demirci'den çıkarılır. Ancak bu muharebelerde Ayşe Hanım'ın damadı Mehmet, şehit düşer.


Ayşe Hanım Demirci Muharebesi sonrasında Paşa'nın davetine icabet etmek üzere Ankara'nın yolunu tutar. Mustafa Kemal Paşa istasyondaki dairesinde Ayşe Hanım'ı kabul ederek kendisinin artık Ankara'da dinlenmesini söyler ve hizmetlerinin ödülünü vermek istediğini belirtir. Ayşe Hanımsa hizmetlerine karşılık Paşa'dan sadece kendisini düşmanla savaşmak için geri göndermesini ister. Paşa'nın takdirlerini alan Ayşe Hanım Ankara'dan dönerken, yolda müfrezesi 54 kişi daha ve hep birlikte Kütahya'ya gelirler. Bundan sonrasını Ayşe Hanım yine aynı röportajda şöyle anlatıyor: "Ben Kütahya'dayken düşmanın Gediz'e girdiğini söylediler. Arkadaşlarımla hemen yola çıktık. Akıncılık yapmak istiyordum. Hamidiye köprüsüne yaklaştığım zaman karşıdan bir otomobil geldiğini gördük. Atlarımızı ormana çekerek pusu kurduk. Yunan zabitlerin görür görmez ateş kumandasını verdim, Yunan zabitlerin öldürüp otomobili ele geçirdik; ama hiçbirimiz otomobil kullanmayı bilmiyorduk. Otomobili hayvanların arkasına bağladık ve sürükleye sürükleye Kuvayi Milliye kumandanlığı getirip teslim ettik. Bu suretle iki makinalı tüfek elde ettik. İşte bu olay üzerine beni çavuş yaptılar. Herkes o günden sonra bana Ayşe yerine Ayşe Çavuş demeye başladı."


Elde ettiği başarılar sayesinde çavuşluk rütbesiyle onurlandırılan Ayşe Çavuş, hayatının sonuna kadar bu rütbeyi gururla taşır. Buna karşın Gediz Muhaberelerinde büyük oğlu Ahmet, şehit düşer. Diğer çocukları Ankara'dadır.


Kırımlı Ayşe Çavuş 1920 yılında çetecilik faaliyetlerinin yasaklandığı ve düzenli orduya geçişin şart koşulduğu haberini alır almaz, silahlarını ve müfrezesi milli hükümet güçlerine teslim edip çocuklarını görmek için Ankara'ya gider. Ardından düzenli ordu bünyesinde İnönü Muharebelerine katılır, Kütahya ve Eskişehir muharebelerinde 25 kadınla beraber savaşır. Sakarya Meydan Muharebesinde Haymana tarafında Beylik Köprü ile Bozdağlar arasında çarpışır. Lütfi Arif'in kendisiyle röportaj yaptığı tarih 5 Şubat 1922'dir. Bu tarihte henüz Kurtuluş Savaşı sürmektedir. "Röportajda savaşa devam etmek ister misiniz?" sorusunu Ayşe Çavuş şu şekilde yanıtlar: "Evladım, tüfengi, atımı verseler bir dakika durmam. Lakin Ankara kumandanına gittim, vatan millet uğruna mesain hizmetin kafidir. Sen artık evlatlarının başında istirahat et Ayşe Çavuş, dediler ve beni tatlı dille evime gönderdiler; fakat yine cepheye gitmek akıncı olmak, düşmana birkaç bomba atmak, evlatlarımın intikamını almak fikrini yenemiyorum."


İzmir'in işgalinden sonra iki haftada müfreze kurmayı başaran Ayşe Çavuş milli mücadelenin son kadar 3 yılı aşkın süre kendi deyimiyle çok nadir at sırtından inme fırsatı bularak Batı cephesinde tüm muharebelerde savaşır; ancak ne yazık ki pek çok İstiklal Harbi Gazisi gibi o da ilerleyen yaşlarında maddi ve manevi zorluklarla boğuşmak zorunda kalır. Bugün artık biz onlara olan minnet borcumuzu ancak onları rahmetle anarak ve anlamaya çalışarak ödeyebiliriz. Ruhu şad, devri daim olsun.


Comments


bottom of page