top of page
Yazarın fotoğrafıSpil'in Çocukları

Marsyas (Flüt Ustası)

Olimpos Dağında baharın geldiğini müjdeleyen bin bir renkli kelebekler, çiçekten, çiçeğe uçuyorlardı. Sağa sola sallanan ağaç dallarının üzerine konan kuşlar en güzel şarkılarını tabiat anaya söylüyorlardı. Rüzgarların, uzaklardan getirdiği selam ve sevgiler, Spil Dağı'nın doruklarına kadar uzanıyordu. Havanın coşkusu ile, şakayıklar birbirlerine yaslanarak su perilerinin anlattığı hikayeleri dinlerken, Tanrıça Athena da bu mutluluktan pay almak için ormanda dolaşmaya çıkmış. Rüzgarın söylediği melodiler onu da etkilemiş. Çıkan sesleri taklit etmek istiyor ve kendi kendine mırıldanıyormuş. Bir geyiğin kaval kemiğinden flüt yapmış. Ormanda tüm canlılar susmuş onun çaldığı müziği dinlerken.

Jusepe de Ribera - Apollo and Marsyas

Tanrıça Afrodit ve Hera, Athena ile alay etmiş. Flütü çalarken yanakları şişiyor, çirkinleşiyor diye. Kızmıştı Athena. Güzellik suyunun aktığı bir pınar başına gitti. Flütünden güzel sesler çıkıyordu. Bir kuğu gibi süzülen beyaz kartallar da kayaların üzerine konmuştu. Tüm ormana derin bir sessizlik hakim olmuş. Bütün gözler Athena'nın üzerindeydi. Güzeller güzeli Afrodit onunla alay etmişti. Gururuna dokunmuştu onun söyledikleri. Flütünü tekrar kullanmak istemedi. Fırlatıp atmış onu ormana.


Günün birinde Marsyas Spilus ormanlarında dolaşırken, Athena'nın flütünü bulur. Bunu örnek alır. Daha iyisini yapmaya karar verir. Günlerce çalışır. Değişik sesler çıkaran yedi delikli flüt yapar. Zaman içinde yaptığı, bu alete Frigya flütü adı verilir.


Söylencelere göre keçi ayaklı satir olan Marsyas, Frigya kenti olan Selene'de doğmuş. Dağlarda flütü öttürerek dolaşırmış. Spilos dağında, flütünden yükselen olağanüstü ses ile dinleyenleri mest eder. gönüllerini çaldığı müzikle ışıl ışıl yaparmış.


Müzisyenliğine ve ustalığına herkes saygı duyarmış. İyi bir müzisyen olduğuna kendisi de inanırmış.


Günlerden bir gün, Attis'in ölümünden üzüntü duyan Bereket tanrıçası Ana Tanrıça Kybele'ye rastlamış. Ona yoldaş olmuş. Beraberce tüm Anadolu'yu dolaşmışlar. Her gittikleri yerde flütüyle ilahiler çalmış Kybele için. Gece ile gündüzün eşit olduğu, Bahar günü yapılan Kybele törenlerine katılmış. Sulara çaldığı müzik eşliğinde çiçekler atılmış. Askonia'yı, Pessias'ı dolaşmış ve Sipylene'de su perilerinin dans ettiği pınar başında, Tanrı Apollon'u görmüş. Apollon da iyi bir müzik ustasıymış. Tantalos gibi lir çalarmış. Marsyas çevresinde usta sayılırmış. Flüt çalarken ona Marsyas usta derlermiş. Meydan okur Tanrı Apollon’a. Beyaz Kartalların kuğu gibi Tantalos gölünün ve ormanın üzerine süzüldüğü ve Manisa lalelerinin açtığı bir gün Marsyas ve Tanrı Apollon arasında bir müzik yarışması başlamış. Su perileri hakem heyetindeymiş. Dokuz peri çalınan müzik içinde hangisinin birinciliğe layık olduğuna bir türlü karar verememiş . Bu arada; nereden hakem heyetine girdiği belli olmayan Kral Midas birinciliği Marsyas'a vermiş. Apollon çok kızmış. Marsyas'ın derisini yüzdürüp rüzgarlı mağaraya asmış. Rüzgar estikçe, Marsyas'ın derisi bir müzik aleti gibi sesler çıkarırmış. Midas'ın kulaklarını da eşek kulağına çevirmiş. Marsyas’ı sevenler onun adına bir heykel yaptırmış. Onun ismini sonsuza dek yaşatmak istemişler. Anadolu'da meydana gelen depremler; medeniyetleri yok ettiği gibi; Marsyası da toprağın derinliklerine itmiş. Günlerden bir gün bir köylünün toprağı kazması ile tekrar gün yüzüne çıkan Marsyas heykeli; 1989 yılında Sarıgöl'den satın alınarak Amerika'ya kaçırılmış. Devletimizin girişimleri ile 1995 senesinde, tekrar geri alınan Marsyas heykeli, Manisa'ya getirilerek müzeye konmuştur. Antik dönemden bugüne uzanan Marsyas adına yapılacak müzik festivalleri ile Manisa ön plana çıkartılabilir.


Haydar Aksakal, 2000


Yazı, Haydar Aksakal'ın Marsyas (Flüt Ustası) yazısından alınmıştır.


Comments


bottom of page