top of page
Yazarın fotoğrafıSpil'in Çocukları

Aigai Saklı Kent

Pazar günlerini boşa geçirmemeye özen gösteriyoruz. Tekrar Aigai'ye doğru gidiyoruz. Dağcılardan Fuat Kuloğlu - Mustafa Som ve profesyonel fotoğraf üstadı Ayhan Tünel bizimle birlikte. Ramazan ayında gezi yapmak ve bu geziye katılmak kolay değil. Aigai'de gördüklerimizi belleğimize kazımaya başladık. Burada elde edeceğiz bilgi ve gözlemlerimiz ileriye dönük büyük faydalar ve katkılar sağlayacaktır. Saruhan Gazetesinde Aigai ile ilgili daha öncede yazı yazmış ve C. B. Üniversitesinin dikkatini bu konuya ve Manisa'da bir arkeoloji enstitüsünün kurulmasına çekmiştik.


Tüm Yunt Dağ bölgesini, kayıp kentleri ve antik çağlardaki yaşamı ile daha iyi tanıyabilmek için tüm bölgeyi içine alan topografik görüntülerin doğru bir şekilde yorumlanması gerekir.


Zirvelerden, tepelerden vadilere ve su bölgelerine kadar her yerin çok iyi tanınması ve bilinmesi gerekir. Bu bilgilerin değerleneceği yer. Manisa Arkeoloji Enstitüsü olabilir.


Hermos (Gediz) ve Kaikos denilen ırmakların ve dağlık bölgenin arasına sıkışıp kalan Nemrut Kalesi tüm haliyle muhteşem. Bugünkü imkanlarla böyle bir şehri kuramazsınız. Onu tekrar restorasyonla ayağa kaldırmaya kalksanız imkanlarınız yetmez. Ancak bölüm bölüm onarabilir ve turizme kazandırabilirsiniz.


Bu bölge ile ilk bilgiler Demosthenis Baltacı tarafından 120 sene önce Alman arkeologlara aktarılmıştır. Bu bölgede bir çiftliği bulunan ve o gün için bu bölgeye en hakim kişi olarak, Baltacı yabancılar tarafından büyük itibar görmüştü. 120 sene önce iyi durumda olan eserlerin ve yabancıların iştahını kabartan bölgedeki yapılaşma bu gün için kaderine terk edilmiştir .onun için ısrarla diyoruz ki Manisa‘da C. B. Üniversitesi bünyesinde bir arkeoloji enstitüsü kurulmalıdır.


Nemrut Kalesi, Çandarlı körfezine 12,5 km uzaklıkta; Köseler köyüne, kuzey cephesinden ise 2 km mesafededir. Bu bölgedeki en büyük nehir denize doğru dökülen Koçaçay eski dönemlerde önce Titnaios ve sonra Pytikos diye anılıyordu.


120 sene önce Baltacının öncülüğünde yapılan incelemelerden sonra Reinac ve Ronsay araştırmalarda bulundu ve şehirlerin antik ismi olarak "AGO" (Ege) önerildi ve bu öneri daha sonra da benimsenmeye başlandı. Bir zamanlar Nemrut Kalesi ile aynı yükseklikte olan kent (MÖ 17) Tiberius yönetimindeyken meydana gelen depremle yok olan 12 kentten biridir. Yine Tiberius döneminde yeniden inşa edilmeye çalışılmış ve daha sonra meydana gelen depremlerle tamamen yıkılmıştır. Kuruluşu hakkında fazla bilgiye sahip olmadığımız kentin ismi dönem dönem değişikliğe uğramıştır. Heredot zamanında (Aiyaiai), Plinus döneminde (Aegacae) ve bunların dışında her zaman (Aiyai) olarak anılmıştır.


Şehrin konumu itibariyle politik bir yönü olduğunu düşünmüyoruz. Ne ticaret yönünde elverişli bir ortam, ne de önemli yolların geçtiği bir ortamda kurulmamıştır. Bugünkü paralarla kurulamayacak ve yeniden inşa edilemeyecek olan Aigai tarihin derinliklerinden bizlere sesleniyor. Köseler köyünden Ahmet Bey diyor ki; "Ne olur burasını tüm insanlığa duyurun, tarih aydınlansın ve C. B. Üniversitesi bir arkeoloji enstitüsü kurarak burayı sahiplensin ve Köseler köyünün kaderi değişsin."


Depremle yok olan bu muhteşem şehirde gezerken kendimizi tarihin derinliklerine bıraktık ve onlar arasında yaşamayı düşündük. Onların bizlerden daha mutlu olduğuna kanaat getirdik ve böyle bir kenti kurdukları için zaman boyutunda; ne kadar gururlansalar haklarıdır dedik.


Bizler bilim adamı olmadığımız halde; yaşadığımız Manisa'yı ve civarını seviyoruz. İnsan olarak bazı sorumluluklarımızın olduğu bilincindeyiz. Ya sizler; devletin her türlü imkanlarını sunduğu ve hizmet beklediği, Aydın diye geçinen sizler ne zaman tatlı uykunuzdan uyanacaksınız.


Saklı kent Aigai'ye gitmek üzere, MAK tarafından bir gezi tertip edildi. 26.09.1999 Pazar günü Manisa Muradiye Camii'nin önünden, sabahın ilk ışıkları ile birlikte hareket edildi. Depremle yok olan antik kent Manisa'dan gelecek ziyaretçilerini bekliyordu. Vedat Ece-Edip Yaşar -Mehmet K. .Keskin ve Arkadaşları

ETV 'den Rahşan ve Fatoş. Diş tabibi Dilek Akış ve arkadaşları; Fahri Rehber Celalettin ŞenTürk' ün anlatımları doğrultusunda bilgi sahibi oluyorlardı.


Bu yöre hakkında ilk bilgileri, bu bölgeyi 115 sene önce ziyaret eden Alman Arkeoloji heyetine anlatan Demosthenis Baltazzi (Baltacı) dır. Baltacı uzun yıllar bu bölgede bir çiftliğin sahibi ve bu bölgeye son derece hakim bir kimse olarak tanınmıştı. Onun önderliğinde W.M.Ramsey ve S.Reinach'ta bu şehirleri ziyaret etmişlerdi. 1881 senesinde Jornalen of hallen ,1882 'de Bull Ole Corr Hellen bu bölgede iyi durumda olan bölgeler ile ilgili yazılar yayınlamışlardı.


Alman arkeoloji heyeti bu bölgede 29 günlük bir araştırma ve inceleme yapmıştı. Daha sonra bu araştırmalarını bir kitap haline getirmişti.


Bizler çok yakınımızda olan bu tarihi zenginliklerin farkında değiliz. Senelerdir söylüyor ve yazıyoruz. Manisa'da mutlaka bir arkeoloji enstitüsü kurulmalıdır. Bölge antik zenginlikler ve yapılaşma ile doludur.

Manisa yöresi çok iyi araştırılmalı ve toprağın altına inilmelidir. C. B. Üniversitesi bu bölgeyi hazine avcılarına ve yağmacılara teslim etmemelidir.


Baltacı'nın öncülüğünde yapılan ziyaretlerden sonra Ramsey ve Reinach şehirlerin antik ismi olarak Ago (Ege) önerildi .ve öneri daha sonraları da benimsenmeye başlandı. Strabo diyor ki; (XIII,3,5,p,621)

"AGO" adını birkaç saat doğudaki Nemrut kalesine vermekle yanlış bir şey yapmamış olacaktık. Burası eski bilgilerdeki şartlara en azından Güzel hisar kadar cevap verirken ayrıca etrafta bulunan sikkeler itibariyle "AGO" adını almaya hak kazanıyordu."

"Bir zamanlar Nemrut kalesi ile aynı yükseklikte bulunan kenti (MÖ 17) Tibereus'un yönetimindeyken meydana gelen deprem ile yerle bir olan 12 kentten biri olduğu ve yine o imparator döneminde hızla yeniden inşa edildiği anlaşılıyor."


Yine Alman arkeoloji heyetinin yazılarına göre Papazlı (Halitpaşa) köyü yakınlarında bir mabet ve Batık kent olduğunu öğrenmekteyiz

Bize göre bu antik yerleşim biriminin ne politik nede ticari bir önemi olmamıştır. Bergama ve Lidya arasında ileri bir karakol görevi görmüştür.

Şehrin ismi dönem dönem değişikliğe uğramıştır. Heredot zamanında (Aiyaiai) sonra Plinius .V döneminde (Aegacae) ve bunların dışında her zaman Aıgai diye anılmıştır. Kuruluşu hakkında elde pek bilgi yok.


Aigai'nin bekçisi Yusuf'ta Mak ekibine; antik kent hakkında anlattıkları ile orada adeta bir devri yeniden yaşattı. Kalesi, tiyatrosu, hamamı, iş yerleri, surları, meclis binası ve yıkılan yerleşim birimleri ile adeta zamana meydan okumuştu. Aigai bir günlük gezi ile araştırılacak bir antik kent değil. Daha çok zamana ve incelemeye gerek var .Köseler köyünden antik köye yapılan asfalt yol ulaşımı bir nebze olsun kolaylaştırıyor. Antik kenti gezerken yine Alman araştırıcılara rastladık. Yine onlar araştırıyor ve bizler seyrediyorduk. Devletimizin ve C. B. Üniversitesinin yeni bir yapılanma ile antik medeniyetleri gün ışığına çıkararak Türk turizmine yeni potansiyeller yaratması gerekir. Bilim adamı diye saygı duyduğumuz kişilerden laf değil, hizmet üretmeyi istemek; herhalde Türk insanının ve dünya kültürünün hakkı olmalı.

Haydar Aksakal Kral Yolu'nda

Haydar Aksakal, 1999

Yazı Haydar Aksakal'ın Aigai Saklı Kent yazısından alınmıştır.


Comments


bottom of page