JEZEBEL (JEZABEL)
Gerek Tevrat gerekse İncil’de kendine yer bulan metinlerde açıkça belirtildiği ve yollamalar yapıldığı üzere Jezebel (Jezabel) Akhisar’da yaşamıştır. Bu husus St. John’un Thyateira kilisesine yazdığı ve İncil’de geçen mektuplardan anlaşılmaktadır. Jezebel Tevrat ve İncil’de adı geçen en kötü yürekli ve en günahkar kadın olma sıfatlarını elinde bulundurmaktadır.
Jezebel ya da Jezebel birçok dilde farklı şekillerde yazılmıştır. Bazı kaynaklarda İsabel şeklinde geçen kişinin isminin diğer dillerdeki yazılı ise şu şekildedir : Jezebel (/ˈdʒɛzəbəl/, Hebrew: אִיזֶבֶל / אִיזָבֶל, Modern Izével / Izável Tiberian ʾÎzéḇel / ʾÎzāḇel.
Popüler kültürde ve birçok ülkede Jezebel ”istediğini elde etmek için cazibesini kullanarak her şeyi yapabilecek, güce tapan, ve dişiliğini kullanan bayanlar için kullanılan bir kelimedir.,
Kutsal Kitap Tevrat’la birlikte Allah inancına sahip olan İsrailoğulları yıllar geçtikçe yeniden putlara tapmaya başladılar. Çeşitli fitne ve kötülüklerle bölündüler. Krallık Ahab’a geçince o İsrailoğulları arasında birlik ve düzeni sağladı. Kral Ahab bir gün Gielab bölgesinin Tişbeli köyünde henüz peygamberlikle görevlendirilmiş olan İlyas As. ile karşılaştı. İlk zamanlar Ahab, İlyas As.’ın vaiz ve sohbetlerinde etkilenerek hoşlandıysa da bu durum fazla uzun sürmedi.
Ahab, Jezabel (İzabel) ile evlenmek istiyordu. Bir rivayete göre İzabel, kendisine benzeyen dört başlı bir put yaptırması şartı ile onunla evlenmeyi kabul etti. Ahab, İzabel’in arzu ettiği putu yaptırarak onunla evlendi. Halk da Ba’l adı verilen bu puta tapmaya başladı.
İlyas As. bu durumdan çok müteessir oldu. Halkı defalarca doğru yola davet etmesine rağmen kimse O’nun sözlerine iltifat etmedi. Bunun üzerine İlyas As. dağda bir mağaraya çekildi. Halka da iman etmeden kimsenin yanına yaklaşmamasını, eğer yaklaşan olursa yanıp kül olacaklarını bildirdi. Jezebel’e de bir oğlu olacağını fakat puta tapmaya devam ederse oğlunun hastalanıp öleceğini söyledi. Bu durumdan telaşa düşen Kral Ahab ve çevresindekiler, İlyas As.’ı tatlılıkla davet ettiler. İlyas As. ümitlenerek saraya gidip onları tekrar doğru yola davet ettiyse de yine bir sonuç alamadı. Bunun üzerine kısa bir süre sonra Jezebel’in oğlu öldü.
Jezebel’in Hz. İlyas Peygamber ile olan diyalogları Tevrat’ın Krallara ait bölümünün 19. bölümünde şu şekilde yer alır.
Tevrat’ın 19. yani Krallar bölümünde alınmış olan metin:
Jezebel İsrail kraliçesi olmasına rağmen putperestliğe ve Bal’a tapmaya devam etti. (Baal : Eski Ortadoğu bölgesinin ve Kartacalıların baş tanrısıdır. Antik İsrail'de Molek adını alır Fırtına ve yağmur tanrısı olan Baal verimlilik tanrısı olarak ta görülür ve yaygın bir biçimde tapınılan bir tanrıdır) tüm İsraillileri de Baal’e tapmaya ikna etmeye çalıştı.
Aslında İsrail kralı olarak bütün bu olanlara dur demesi beklenen Ahab ise karısının baskın yapısına söz geçirememekte ve eşi olan Jezebel’in sözünün dışına çıkamamaktadır. Jezebel’in kocası Ahab üzerinde kurduğu güç, erkeklere karşı “güçlü kadın” imajının doğması ile feminizmin tarihsel miladı olarak düşünülebilir.
Jezebel’e ait filmden alınmış olan bir sahne :
Ahab’ın, giriştiği bir savaşta düşmanın savunma amaçlı attığı ok krala denk gelir. Rivayete göre öyle bir yere denk gelir ki; tamamen zırh içerisinde bulunan vücudunda tek açık bölge olan boğaz bölgesine bu ok saplanır. Ahab güneş batana kadar kan kaybından savaş alanında ölür. Rivayete göre gerek küçük yaşta doğan çocuklarının gerekse Ahab’ın ölüm nedeni Jezebel’in günahlarıdır. Ahab, Jezebel’in öyle bir etkisinde kalmıştır ki; Jezebel’e olan aşkı ve ihtirası, ölüm korkusunun bile önünde olmuştur.
Kral Ahab’ın (Jezebel’in kocası) ölüm anının resmedilişi:
Jezebel Ahab’ın ölümünden sonra tanrı tarafından lanetlendiğine anlamıştır. Güç aldığı kral olan kocasının ölümü ile aynı akibetin başına geleceğini kendisi de fark etmiştir. Olayın ilginç kısmı, kendini hain ilan eden Jehu’nun kendisini öldürmeye gelmeden önce; kendi ölümünü beklerken süslenerek beklemesidir. İngilizce metinlerde olay şu şekilde geçmektedir : “then jehu went to jezreel. when jezebel heard about it, she put on eye makeup, arranged her hair and looked out of a window”. Saçlarını taramış ve makyajını yapmış olan Jezebal; Jehu’nun üç adet eunuch’u tarafından yüksek katlarda yer alan bir pencereden atılır. Yoldan geçmekte olan atlar tarafından paralanır ve cesedini köpekler yer.
Jezebel’in ölüm anının resmedilişi (Popüler Kültürde Attila İlhan’ın şiirinin kaynağı):
Ölümü bekleyen bir kadınının ölümden önce, saçlarını taraması, makyaj yapması ve ölümü bu şekilde beklemesi aslında ölüme bile meydan okuması şeklinde yorumlanmıştır, kimi kaynaklarca. Zaten Jezebel’in bin yıllarca şöhretini kaybetmeyen ve aksine devamlı olarak daha popüler olan isminin altında bu gerçeklik yatmaktadır. Rivayete göre köpekler, Jezebel’i yedikten sonra kafatasını, ellerini ve ayaklarını ise yemeksizin bırakırlar.
Thyatira – Thyateira Mektubu ve Akhisar
Tarihte kadınlarca kurulan ve İki Kutsal Kitap’ta kendine yer bulacak kadar güçlü ama aynı zamanda zalim olan Jezebel’de Akhisar yaşamıştır ki bu durum İncil’de, St Jean’in Thyatira (Thyateria) – Akhisar kilisesine yazdığı mektuptan da açıkça anlaşılmaktadır.
Bu mektupta “Jezebel adındaki Hristiyanlık karşıtı Thyateiralı bir kadından söz eder. Jezebel, Hristiyanlara putlara adanmış adak eti yedirerek, bir yandan da onları ahlaksız davranışlara itmekteydi. İncil’de Thyateiralıların (Akhisarlıların bu kadina ayak uydurmamaları, ve günah işlemekten kaçınmaları öğütlenir.
Yukarıdaki tüm anlatımlar birbiri ile örtüşmektedir. Jezebel’in hangi tarihler arasında Akhisar’a geldiği ve ne kadar zaman Akhisar’da kaldığı tarih olarak bilinmemekte ise de, Akhisarlı olduğuna dair birtakım iddialar mevcuttur. Jezebel’in Akhisarlı olduğu kesin kanıtlanmamış olsa da; Akhisar’da yaşadığı St. Jean’in Thyateira (Thyteira) kilisesine yazmış olduğu mektupla ortaya konulmuş olan inkar edilemeyecek bir gerçekliktir.
1960lı yıllarda ABD’deki bir organizasyon; İncil’in Akhisar ve Jezebel’e ait kısmını Bronz levha üzerine basarak, kentimize armağan etmiştir. Tahminen 50 kilogram ağırlığında bulunan bu mektup, o dönemin siyasal gerçekleri nedeniyle Thyateira antik kentinde sergilenememiştir. Yerel tarihçiler Mustafa Kuzucuk ve Kefaettin Öz’ün bilgileri doğrultusunda esere Akhisar Zeynelzade Kütüphanesinin bodrum katında tesadüf edilmiştir. Halen Zeynelzade Kütüphanesi’nin bodrum katında gün ışığına çıkmayı bekleyen bu eserde St. Jean’ın Jezebel’e dair yazdığı mektup anlatılmıştır. Kendi amatör imkanlarımızla çektiğimiz fotoğrafın ise kaliteli bir çekim olamadığı ise aşikardır.
Jezebel, kendisi adına kutsal saydığı değerler güçlendirmek adına (paganizm) verdiği savaş ise kendi sonunu getirmiştir. Bir rivayete göre; Yahudi inanışında bulunan ve kendi din ve ırkları dışındakilerle evlenmeme inancı Jezebel nedeniyle ortaya çıkmıştır. Yine aynı rivayete göre Tanrı “paganizm savunucusu olması” nedeniyle kendisini ve Ahab’ın kaderini bu şekilde çizmiştir.
İNCİL’DE JEZEBEL
Vahiylerde bildirildiği üzere Asya’nın ilk 7 Kutsal Kilisesi Ephesos (Efes), Symirna (İzmir) Pergamon (Bergama), Thyateira (Akhisar), Sardeis (Sard), Laodikeai (Goncalı), Philadelphia (Alaşehir)'da kurulmuştur. Buna bağlı olarak İncil’de iki farklı yerde Thyateira ismine rastlanır.
St.Jean’ın vahiylerinde Aziz, Asya’daki 7 kiliseye ve bu arada Thyateira’ya mektup yazmaktadır. Aynen aktarıyoruz:
İncil’de yer alan St. Jean’ın mektubun Türkçesi :
“Ve Thyateira’da olan kilisenin meleğine yaz… Ateş alevi gibi gözleri olan ve ayaklan parlak tunca benzeyen Allah’ın oğlu şu şeyleri diyor: Senin işlerini ve sevgini ve imanını ve hizmetini ve sabrını ve son işlerinin öncekilerden daha çok olduğunu bilirim. Fakat sana karşı bir şeyim var, kendisine peygamber diyen Jezebel kadını bırakıyorsun ve o, kullarıma zina etmeyi ve put kurbanları yemeği yedirip saptırıyor. Ve tövbe etsin diye kendisine zaman verdim. Ve o kendi zinasından tövbe etmek istemiyor, işte onu bir yatağa ve onu işlerinden tövbe etmezlerse kendisi ile zina edenleri büyük sıkıntıya atacağım ve onun çocuklarını öldüreceğim. Ve bütün kiliseler bilecekler ki, gönülleri ve yürekleri araştıran benim. Fakat size, Thyatiera’da olan diğerlerine, kendilerinde bu talim olmayanların hepsine onların dediği gibi gelinceye kadar sizde olan sıkı tutun ve galip olup, sona kadar işlerini tutana, ben de babamdan nasıl aldımsa ona milletler üzerinde egemenlik vereceğim, çömlekçi kapları parçalandığı gibi onlar demir çomakla gidecektir. Ve ona sabah yıldızını vereceğim. Kulağı olan işitsin, Ruh kiliselere ne diyor…” Hz.İsa’nın Allah’ın oğlu sözcüğünü kullandığı tek yer Thyatreia’dır. Vahiydeki “Oğlun ateş alevi gibi gözleri” ifadesiyle burada kötü işlerin yapıldığı zaman, şiddetin ortaya çıkacağı uyarısında bulunulmuştur. Thyatreialılar diğer Hıristiyan cemaatlerine göre imanları çok kuvvetli bir toplumdu. Ayrıca Vahiyde sözü edilen Jesebel’in Kral Ahap’ın kâhin karısı olduğu bilinmektedir.
İncil’de yer alan St. Jean’ın mektubun İngilizcesi :
Rev 2:18 “To the angel of the church in Thyatira write: These are the words of the Son of God, whose eyes are like blazing fire and whose feet are like burnished bronze. 19 I know your deeds, your love and faith, your service and perseverance, and that you are now doing more than you did at first. 20 Nevertheless, I have this against you: You tolerate that woman Jezebel, who calls herself a prophetess. By her teaching she misleads my servants into sexual immorality and the eating of food sacrificed to idols. 21 I have given her time to repent of her immorality, but she is unwilling. 22 So I will cast her on a bed of suffering, and I will make those who commit adultery with her suffer intensely, unless they repent of her ways. 23 I will strike her children dead. Then all the churches will know that I am he who searches hearts and minds, and I will repay each of you according to your deeds. 24 Now I say to the rest of you in Thyatira, to you who do not hold to her teaching and have not learned Satan’s so-called deep secrets (I will not impose any other burden on you): 25 Only hold on to what you have until I come.” “The letter to the church in Thyatira (2:18) Through John’s eyes Thyatira is the fourth of the seven churches in Revelation, and it was the least important. Nevertheless its Christian community received the longest of the letters. It is clear that John saw a rather strong, faithful and loving church. But it faced a problem that has troubled many churches through history, a strong internal movement advocating compromise with worldly interests. Apparently there was a minority in the congregation who followed a woman whom John symbolically called “Jezebel,” after the daughter of Eth-Baal, King of Sidon. Jezebel married King Ahab (ruled 9th century BC) of the northern kingdom of Israel to seal a profitable trade alliance between Israel and Phoenicia (modern Lebanon). She attempted to draw the Israelites to the worship of the Phoenician god, Baal, whose worship involved immoral practices. Jezebel supported hundreds of prophets of Baal, who ate at her table. She attempted to kill the prophet Elijah after his successful encounter with 450 prophets of Baal on Mount Carmel. Previously she ruthlessly murdered her neighbor Naboth because Ahab wanted his vineyard. The “Jezebel” within Thyatira’s Christian community was a self-styled prophetess who advocated tolerance for guild festivities and their practices. She may have argued that a guild’s patron deities need not be taken seriously. After all, everyone had to earn a living! Now as then the pressures to compromise beliefs are all around us. Christians must not tolerate sin, immorality and false teaching which can lead to a loss of faith. It is a problem faced by Christians today just as it had to be faced in the 1st century. According to the Augsburg Commentary John’s reference “whose eyes are like blazing fire and whose feet are like burnished bronze” means “nothing is hidden” from Christ’s searching, penetrating vision. The image would have been a familiar image to those who labored in foundries with their flaming furnaces that cast a golden glow on their bodies as they worked.
İncil’deki Saint Jean Mektubunun orijinal metni :
POPÜLER KÜLTÜRDE JEZEBEL
Popüler kültürde Jezebel’in bulunduğu yer çok daha farklıdır. Sanki geçmişten özür dilercesine; Jezebel çok daha masum bir noktaya çekilmeye çalışılmıştır. Jezebel; İngilizcede istediğini elde etmek için cazibesini kullanarak her şeyi yapabilecek, güce tapan ve cüretkar bayanlar için kullanılan bir kelimedir aynı zamanda.
Bette Davis – Jezebel filmi
1938 yılında o dönemin en önemli aktrislerinden Bette Davis’in oynadığı filmde; Jezebel’in hikayesi günün şartlarına uyarlanarak farklı bir bakış açısıyla çekilmiştir. Davis’in filmografisindeki en önemli eserlerden olan; uzun yıllar boyu sanatçıyla özdeşleşen- Jezebel / Damgalı Kadın 1938’de seyirciyle buluşmuştur.
Ünlü yönetmen William Wyler’ın da en tanınmış melodramları arasında yer alan filmde Bette, şımarık ve burnunun dikine giden Güneyli bir kız olan Julie Marsden’i canlandırıyordu. Yakında evleneceği Preston Dillard’ı kıskandırmak için döneminin ünlü balolarından olan Olympus’a parlak kırmızı bir gece kıyafeti ile katılan (konunun geçtiği 1800’lerin ortalarında gelenek olduğu üzere evlenmemiş kızlar bu tür davetlere masumiyeti simgeleyen beyaz elbiselerle katılmaktaydı!) ve nişanlısı tarafından terk edilen Julie, bir yıl sonra tekrar karşılaştığı ve evlendiğinden habersiz olduğu genç adamla yeniden ilişkiye girecek, ancak bu, her şeyi daha da güçleştirecektir. Hoş o zamanda siyah beyaz filmin varlığı söz konusu olduğundan Bette Davis’in kırmızı rengi bir kıyafet ile davete katıldığı ancak repliklerle seyirciye aktarılabilmiştir.
Bette Davis – Jezebel – Damgalı Kadın filminin fragmanı
Owen Davis’in bir oyunundan uyarlanan film, balo salonunun merdivenlerinden kırmızılar içinde süzülen Davis’e kaçınılmaz olarak ikinci Oscar’ını kazandırdı. Filmde canlandırdığı arzulu, sunulanla yetinmeyen, haklılığını ispatlamak adına her yönteme başvurabilecek güçlü kadın olgusu bir imaj değil, Bette Davis’in yaşam biçimiydi. Bette Davis bu filmle ikinci Oskar ödülünü kazanmıştır. Ancak bu ikinci ve son oskar ödülüdür. Jezebel’in büyüsü müdür? Bilinmez…
Ama yıllar sonra Jezebel’in ardından yazılan birçok şarkı sanki Jezebel’in masumiyetini çizmek ister gibidir. Duyanların tınısına aşık olduğu bu şarkı “Sade” tarafından seslendirilmiştir.
Şarkının sözlerinin Türkçesi göz önüne alındığında; Jezebel’in popüler kültürde nasıl naif hale getirildiği göze çarpacaktır. Bu şarkıda “kadının bakış açısından Jezebel” tarif edilmiştir.
Jezebel, ağzında gümüş kaşıkla doğmadı. Muhtemelen hepimizden daha azına sahipti; ama yürümeyi öğrendiğinde, herkesi (kendine) nasıl hayran bırakacağını da öğrendi. Güzelliği için onu suçlayamazsın, o, hiçbir şey yapmadan kazanır.
Jezebel, ne güzel kadın… Yeni elbisesinin içinde prenses gibi görünür. Onu (elbiseyi) nasıl aldın? Ne dediğini gerçekten bilmek istiyor musun? Kendi yolundaymış gibi görünürdü, bir rüyadan çok daha fazlasıydı. Çoraplarını ve ayakkabılarını giydi, kaybedecek hiçbir şeyi yoktu, dedi ki:-buna değerdi.
En üste uzan, ve güneş parlayacak. Her kış bir savaştır.” dedi; “ben, benim olanı almak istiyorum.
Jezebel, Jezebel nereden geldiğini inkâr etmeye kalkmayacak, bunu, onun gururunda ve kuzgûni gözlerinde görebilirsin. Dene, ona daha iyi bir yol göster. Sana diyecek ki, “sen ne kaçırmış olduğunu bilmiyorsun!” ve gözünü kırptığı anda, sen artık dinlemiyor olacaksın.
En üste uzan, ve güneş parlayacak. Her kış bir savaştır,” dedi. “Ben, benim olanı almak istiyorum.
Ben, benim olanı almak istiyorum.
KÜLTÜRÜMÜZDE JEZEBEL
Attila İlhan’ın 1955 tarihli Yağmur Kaçağı adlı kitabında yer alan “üçüncü şahsın şiiri”ni bilmeyen var mıdır acaba? Jezebel şiirimize bile yansımıştır; Attila İlhan’ın 3. Şahsın şiirinde Jezebeli benzetmede kullanmıştır
“gözlerim gözlerine değince felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince hayırsızın biriydi fikrimce,
ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu ağlardım…
ne vakit maçkadan geçsem limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi bir rüzgar aklımı alırdı
sessizce bir cigara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın,
kirpiklerini eğerdin bakardın üşürdüm içim ürperirdi
felaketim olurdu
ağlardım akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı felaketim olurdu ağlardım."
Attila İlhan Üçüncü Şahsın Şiiri isimli eserinde şiirin alakasız bir yerinde “Jezebel kanlar içinde yatardı” demekle şiirde geçen Jezebel’in şair için ne karar önemli olduğu vurgulanmıştır. Yazar, sevdiğinin bir başkasına gitmesine o kadar içerlemektedir ki, onu Jezebel’e ve ilişkiyi de Tanrılar tarafından lanetlenmiş bir birlikteliğe benzetir.
JEZEBEL’İ ÖZETLEMEK GEREKİRSE
Jezebel; paganizmi yaymayı misyonerlik gibi değil de kraliçe olarak tüm halka empoze etmeye çalıştığı için sevilmeyen bir semboldür. İncil’de birçok kötü kadın vardır ama Jezebel içlerinde sevilmemi düzeyi en çok olandır. Bütün bunlara rağmen kültürel açıdan bakıldığında bu ikonun hep kötülüklerle anılmadığı da dikkati çekmektedir. Kadının dünyasından bakıldığında; erkek hegemonyasındaki din dünyasında önemli bir kadın değer olarak tanımlayan feministler onun dindar yahudiler tarafından öldürüldüğüne inanırlar. Feministlerin gerçeği budur. Feministler gibi ateistler de onun fikir özgürlüğüne karşı çıkan dini görüşlüler tarafından öldürüldüğünü öne sürer. Ama aslına bakacak olursanız Tevrat’ta Jezebel’in en önemli eleştirisi, kendi pagan dinini ötekilere empoze etmesidir. Bu da ateistlerin tezini çürütür.
Son söz “Bir inanışa göre kadınlar hala Jezebel’in günahlarını ödemektedirler.” Kim bilir…
– Jezebel ve Akhisar Başlığı hiç bir bilimsel kaygı gütmeden hazırlanmış olan bir başlıktır. İnternet üzerindeki 100’lerce kaynağın taranması ve bu kaynakların birleştirilmesi sonucu oluşturulmuş, herhangi bir maddi beklenti olmaksızın yayınlanmıştır. Telif haklarını iddia ettiğini düşündüğünüz kısmı söz konusu ise bu konu ile ilgili olarak yapacağınız başvuru ile kaynağın ilgili kısımları silinebilecektir-
Yazı 25 Aralık 2012 tarihinde Thyteira sitesinde yayınlanan İlk Feminist Jezebel Akhisarlıdır yazısından alınmıştır.
Comments